Ben uyurken yagmur yagmis.
Duz, uzunca yesil bir tepede uzerimde sanki bir parasut gibi duran beyaz gokyuzundeki gri bulutlardan,
Saclarimi oksayip, yuzumu dolasan ruzgardaki cim kokusundan,
Parmaklarimdaki islakliktan anliyorum.
Uzerimdeki hissin tam aciklamasi, koca bir durgunluk.
Dunya ilk olustugunda uzaydan bu genis alana dusmus de binlerce asirdir uyanmaya calisiyormus gibiyim.
Kafami kaldirmak istemiyorum ama etrafimda neler var, nerdeyim merak da ediyorum.
Gozlerimi kapattigimda etrafimda sanki binlerce ben, bu yesillik alanda ordan oraya kosturuyormus gibi.
Her biri ayri guler, bagirir, yere duser, kalkar, anlatir, dinler gibi.
Gozlerimi actigimda da tarih boyunca sanki bu dunya uzerine ayak basmis herseye, ilahi bir sarkiymis gibi varolusu anlatan mutlak bir doga sessizligi.
Bizse milyarlarca sagir anca birbirimize laf yetistiriyoruz.
Haksizlik da var ama,
Gokkusagi neden var mesela?
Semavi dinler, Mitolojik karakterler, Pagan tanrilari, Uzaylilar,
Burda olmamin aciklamasi her neyse eger,
Neden fazladan 'Az once evreni yarattim, simdi benim gokkusagini da yaratmam gerek' demis ki?
Kafa karistirmak icin mi?
Onu oraya koymakla kalmamis, o simdi bana neden gokkusagi bana inanilmaz geliyor ki?
Kirmizi, Turuncu, Sari, Yesil, Mavi, Lacivert ve Mor..
Tanri gozlerimi rengarenk boyamis gibi.
Gerci beni tek bir tanri mi yaratti, gozlerimi baska, ellerimi baska, kalbimi baska bir tanri yaratmis olamaz mi?
Neyse, bir ucundan diger ucuna iste.
Bir ucunda gordugum benim baska bir halim,
Digerine yavas yavas ton degistirerek gecerken bir suru ben gibi.
Tam bir iskence.
Bana bu sorulari sorcak zekayi verip, cevaplari bulamam tam bir sadistlik.
Tanri bu durumda benden zeki olmali di mi?
Bu durumda hayat cevabi ararken gorduklerim, dusunduklerim, yasadiklarim olmali o zaman.
Elimde kendimi bundan daha iyi yatistircak birseyim yok zaten.
Hayat, beni buraya koyduklarini kabul edip, sonu belli bir yolda ilerlerken, sonu gelmeyen bir sekilde hep daha fazlasini istemek olmali.
Zaten su an 'Neden ben?', 'Neden bambaska bir dunya kesfetmis gibiyim?' diye rahatimi bozmicam.
Hele yesil sari bir tepede, ruzgarin denizdeki dalgalara donusturdugu cimlerin uzerinde hic keyfimi bozamicam.
Ayaga kalkmak istiyorum ama sanki bir kolumdan Monet, digerinden Degas bastiriyor,
Van Gogh da ickimi koymus 'Dur iki dakika be abicim' der gibi.
Butun gun bu adamlarla empresyonizmden kafalari bulmus gibiyiz.
Yasadigi sure boyunca tek bir tablo satmis olmasindan dolayi biraz keyifsiz gorunen Van'a fircasini uzatiyorum,
o da fircasini havaya digerlerinden daha post bir tavirla, daha sert savurarak bize sevdigi kadini ciziyor..
Sanirim onun da kafasi cok guzel..
Bu guzelligin icinde herkesin kafasi cok guzel,
Galiba ondan, bir turlu Tanriyi anlamli bulcak kadar kafayi toparlayamioruz.
Iste tam vaktinde gunes geldi yuzume,
Kurutmak icin tepedeki cimenleri, islak parmaklarimla birlikte.
Yuzum isinsin diye basimi kaldirip, gozlerimi kapadigimda tek basimayim yine.
Defterine binlerce icat cizmis de insanlarin pek anlamadiklari bir mucit gibi durgunum,
Sanki yasadigim herseyi kendim uydurmus gibi,
Belli bir zamanda yasiyor gibi degil de,
Ara sira cocukluguma, bazen de yasli halime gidip gelir gibiyim.
Bu cimlerin uzerinde
Aklim cikcak bir gun.
Surekli keyifli olup, kahkalarla gulerken,
Sevdigim yemekleri yer,
Sevdigim kadini operken.
Yazip, cizip, calarken.
Sonunda kendi dunyasinda yasayan ben olmusken aklim cikcak bir gun.
No comments:
Post a Comment