Sunday 30 October 2011

Tuesday 25 October 2011

Saturday 22 October 2011

Thursday 13 October 2011

Monday 10 October 2011


cok kaba bir taslak.
Semboller, yerlesim + cizimde cok is var.

Frou frou - Let go (Garden State soundtrack)

Wednesday 5 October 2011

Cember Teorisi

Muzik: Mum(Green Green Grass of Tunnel gibi)

Hayatta algilarimin en acik oldugu donemde yanimda olmasini istedigim herkes uzaktalar.
Bunun farkina varmadan yillarca, neyin hatali oldugunu anlamadan, normali buymus gibi yasadim durdum.

Eksikligi kapatmak icin kullandigim hersey keyif verdigi kadar galiba adami yorgun da birakiyorlar. Olmaman gereken bir yerde, yuksekte, dengede kalmak icin surekli ugrasip durmak gibi bir yorgunluk bu.

Hem icimdeki herseyin guzel olduguna bu kadar inanip, hem de nasil bu kadar bocaladim?
Simdi baktigimda herseyi cok cok net anliyorum.

Bunlari aslinda dusundukce yurumeye, yurudukce de insanlardan uzaklasmaya benzetiyorum. 'Aaa bak surda kocaman bir agac varmis, altindakiler de kaplumbaga mi?' deyip, farkina varmadan citlerin uzerinden atlayip bir yerlere kosturmak gibi. Gectigin her yere asik olup, gordugun herseyi icine almak gibi. Aklini butun dunyayla buyutmek gibi.

Bazen de uzaklasmak zorunda kaliyorsun farkindayim.
Bosluk doldurmak, ahh o bosluk doldurmak..

Kosup kacmak istiyorsun, bir sekilde kendini uzaklasmis buluyorsun ve durdugunda ne yapcagini bilmiyorsan ya geri donmeye calisiyorsun ya da oldugun yerde korkudan donup kaliyorsun. Bazen sirf devam edebilmek icin hic istemedigin insanlara sariliyorsun. Ikisi de sen degilsin. Hic degilse ben degildim.. Ne oldugum yerde kalabildim, ne de geri donebildim. Aklim hep daha guzelindeydi cunku gereginden fazla dusunmustum bir kere. Kafamdaki o duvari ittirip, kenarindan ucundan obur tarafta uzerinde ruzgar olan cimlerin, icinde deniz olan havanin oldugunu goreli, icine geldigim hayatin, kabul etmem gereken hayat olmadigini anlayali baya bi oldu.

Tek sorun yurudukce, harika seyler gordukce insan sayisinin da azalmasi cunku cok da kolay hareketler degil citlerden atlayip uzaklasmak. Cogu insanin aklina bile gelmiyor koca bir hayat boyunca. Bu yuzden kesfetmek ne kadar keyifliyse, birsey gostermek istediginde insan bulamamak da o kadar uzucu. Obur taraftan da atlayip ziplayip, egilip uzanip bir yerlere geldiginde birini bulmak da dunyanin en kan kaynatan hissi olabilir. Sanki yeni kesfedilen bir kitada butun keyifleri paylascak birini bulmak gibi. Oldugu 2 metrekarelik alani mutlu eden ve senin de hep orda onunla kalmani isteyen biri, iste o biri oldugu zaman orda bir yerde o zaman sanki aklina gelen herseyi yapabilirmissin gibi hissediyorsun. Oldugun insanin daha cok farkina vardiginda, hayattaki mutsuz olan seyleri de gorunce etrafinda guzel olanin degerini cok daha fazla anliyorsun. Bir anda arkani donup, birakip gidemiyorsun.

Kocaman bir cember gibi birsey bu.
Ortasinda eli sallasan orda duran milyarlarca insan. Eger kalabaligin icinde mutluysan orda bir omur gecirebilirsin ama ilerlemek istersen daha az insanla ama daha fazlasini gorebilmek gibi.

Enerji kazandikca orbit atlayan elektronlar gibi.. Dunyanin etrafinda son hizla, bagira cagira donmek gibi. Donerken, o ya da bu yuzden bir sekilde oldugun yere gelmis birinin elinden tutup gulmek gibi..

Hayatin boyunca ortada mutlu olmayacagini bilip, uzaklastikca da yalniz kalmaktan korkup ama uzakta da biri gel burda hersey yolunda olcak, cok keyifli manzara dediginde kosa kosa ona sarilmak gibi.

Oldugun insani bilip, neden burda oldugunu tam olarak da bilmedigin bir hayatta, onu sonuna kadar yasamak gibi. Oldugun insani bilmemek, icinden cikamadigin bir hayal dunyasinda yasayip, sonunda da gercek dunyaya dustugunde yere yigilip kalmak demek.

Basdondurdugunun farkindayim ama ne olursa olsun kotu birsey olmayacakmis gibi.

Farkindayim zor seylerden bahsediyorum ama ben artik bunlara herseyden cok inaniyorum.

Keyifliyim ya. Bir anda kolay degil elbet, ara ara dikkatli olsam da artik pek de uzaklasmak istemiyorum. Yerimi bulmus olabilirim.

En kotu cikabildigim kadar yukseklere giderim. Gelmek isteyen olursa da sirtima atlar, onu yanimda gotururum.

Monday 3 October 2011

Eddie Vedder - Just Breath

Rabbit Foot



In some cultures, the foot of a rabbit is carried as an amulet believed to bring good luck. This belief is held by individuals in many parts of the world including Europe, China, Africa, and North and South America. It is likely that this belief has existed in Europe since 600 BC amongst Celtic people. In variations of this superstition, the donor rabbit must possess certain attributes, or have been killed in a particular place, or killed by a particular method, or by a person possessing particular attributes (e.g. by a cross-eyed man).

More..